Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Doğrunun Diploması Olur mu?


Cumhur ÖZTÜRK Açı-Yorum
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Değer verdiğim bir arkadaşım: “Bu kadar cahilliği ancak eğitim ile sağlayabiliriz” diye bir söz duyduğunu söyledi. Açıkçası, hemen hak verdim. Çocuklarımızı, eğitip hayata hazırlayacağız diye okullarda topluyoruz. Günler, haftalar ve yıllar boyunca sayısız sınava tabi tutuyoruz. Ödüller, belgeler, birincilikler, ikincilikler veriyoruz. Bu başarıyı ben yaptım diyerek, öğretmen olduğumuz için gurur duyuyoruz.

Öğrencilerin hayata hazır olup olmadığı ile ilgili pek de geri dönüşümüz yok. Deniz kenarında büyüyen çocuklar denizin nimetlerinden habersiz yetişiyor. Ormanda büyüyen çocuk orman ürünlerini bilmiyor ama eğitim sistemimiz en ince dilbilgisi kuralını, hayatında görmediği havuzun dolma ve boşalma problemini çözebilmeyi öğretiyor.

Yunus Emre dilbilgisi kurallarını bilerek mi yazdı yüzlerce yıldır zevkle dinlediğimiz şiirlerini?

Gereksiz yapılandırmalar sonucu çocuklarımızın hayallerini, yaratıcılığını ve üretim gücünü törpülediğimizi düşünmekteyim. Gökyüzünü sarıya boyayan çocuğa: “Gökyüzü mavi olur” dediğiniz gün hayal gücüne ve yaratıcılına balyoz vuruyoruz. “Sus, benim dediğim gibi yazacaksınız” dediğiniz gün sorgulama ve doğruyu bulma isteğini yok etmiş oluyorsunuz.

Okulda öğretmenlerinizden duyduğunuz klasikleşmiş sözleri hatırlayıp örnekleri çoğaltabilirsiniz.

İnsanlar farklı yetenek ve özelliklerle doğar. Kimisinin müziğe, kiminin spora, edebiyata, tiyatroya ya da akademik çalışmaya uygun yetenek ve özellikleri vardır. Ama biz hepsini havuz problemi, kurbağanın dolaşım sistemi ve fiillerin anlam özellikleri ile ölçüp hayata hazır olup olmadığına karar veriyoruz. İnsanların hayata hazır olup olmadığına diplomalar karar verir olmuştu. Olmuştu diyorum çünkü günümüzde diplomanın da değeri yok. Hayata ya da işe yeterli olmayanları yetiştirip verdiğimiz diplomalar yüzünden artık diplomanın da bir önemi kalmadı.

2007 yılında Avrupa Birliği uyum süreci ile birlikte “yapılandırmacı eğitim” modeline geçilmeye çalışıldı. Açıkçası yapılandırmacı eğitim modeline inanmayan ve güvenmeyen öğretmenlerimiz nedeniyle geçiş süreci tamamlanamadı. Hala, ezberle yapılan eğitimin, bilgiyi defterlere yazdırmanın gerçek öğretim olduğuna inananlarımız var. Yasak olmasına karşın yapılan deneme sınavlarında net sayısının artmamasından dolayı öğretmene hesap soran eğitim yöneticileri var. Ben amirim, bana biat edeceksiniz, “sayın müdürüm” diye hitap edeceksiniz diyen egolu eğitim yöneticilerin elinde kul haline döndürülmüş öğretmenlerimiz var. Kendisinden muzdarip öğretmenin elinde yetişen öğrenciden hangi yaratıcılığı, hangi başarıyı bekliyorsunuz?

Terör örgütlerinin kurucularına bakarsanız; eğitim hayatlarında birinciliklerinin olduğunu görürsünüz. Ülkenin en iyi üniversitelerinden mezun olduklarını görürsünüz. En iyi dolandırıcıların da öyle…

Bu işte bir hata olduğunu ne zaman fark edip gençleri hayata hazırlamayı başaracağız?

Aşık Veysel mesela; Hangi felsefeci ondan daha iyi anlatabilir dünyayı? “ İki kapılı bir handa/ Gidiyorum gündüz gece” dizelerindeki muhteşemliği görebiliyor musunuz? (Kendisi ilkokul mezunudur.)

Bir şeyleri yanlış yapıyoruz. İşin kötüsü yanlış yaptığımızın farkında bile değiliz.

Gelecekten umutla bahsedebilmek için hayatın her boyutuna hazır gençler yetiştirmeliyiz nokta.



Bu yazı 772 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI